Fotoğraf Sanatında Eskiye Dönüş
İnsanlık tarihi boyunca temel ihtiyaçların yanında baskın gelen iki insani duygu, bir çok yeni buluşa sebep olmuştur. Bunlar ; ‘’Merak’’ ve ‘’ İz Bırakma’’ duygusu. İlk insanlar dış görünüşlerini , neye benzediklerini görmek için su birikintilerini kullanırdı , bu kendi fiziksel görünüşlerine karşı olan meraklarını tatmin ediciydi ancak kalıcı ve iz niteliği taşımıyordu.
Kendini görmeye pek aşina olmayan insanların , gördüklerinin kanıtı niteliğinde mağara resimleri yapmaya başlamasıyla artık kalem , boya gibi materyaller günlük hayata girmişti ve insanların kendilerini ya da gördükleri başka insanları resmetmeye başlaması kaçınılmazdı.
Bu noktada insanın dünya üzerinde iz bırakma duygusuyla portre ressamlığı epey pahalı bir sektöre dönüşüyor. Portre ressamlarına resimlerini çizdirebilen insanlar yalnızca kraliyet ve burjuva oluyor. Portre resim sanatının bu kadar yaygın ve pahalı olmasının bir diğer sebebi de insanlardaki ‘’Merak duygusu’’. Halk, kendilerini koruyan ve yöneten krallarını, ülkelerine tehdit olarak gördükleri düşman hükümdarları ya da diğer önemli insanları görmek ve tanımak istiyor.
Ancak portre resimler her zaman kusursuz olmuyor. Ve portre ressamları için kusursuz bir tasvir çizmek oldukça zor. Bu yüzden resimleri kusursuz çizebilmek adına bazı buluşlar gerçekleşiyor. Bunlardan en önemlisi Karanlık Oda yani Camera Obscura.
İçerisi tamamen karanlık olan bir odanın bir tarafına ipek şal yerleştiriliyor ve karşı tarafına ufak bir delik açılıyor. Işık ve delik arasına konulan objenin gölgesi şalın üzerine düşüyor ve ressam şal üzerindeki görüntüyü kağıda aktarıyor.
Ancak yine de bu buluşlara rağmen portre resim sanatı kusursuz tasvirci ve herkesin ulaşabileceği bir alan olamıyor.
Güneş ışınının bazı nesnelerinin izlerini deri gibi yüzeylerde çıkarttığını fark eden insanlar, kimya bilimiyle ve ressamların kullandığı karanlık oda gibi tekniklerle fotoğraf sanatının ilk buluşlarına imza atıyorlar. Ancak sorun , kullanılan malzemelerin kısa sürede görüntüyü yakalayamaması ve pozlama sürelerinin oldukça uzun olması. Bu problem yüzünden gerçek görüntü tam olarak kağıda aktarılamıyor. Ta ki pozlama süresinin düşmesi için malzemeler arasında civa buharı kullanılana kadar.
Pozlama süresinin 5 saniye gibi sürelere düşmesiyle Dagerreyotip olarak adlandırılan ilk fotoğraf makinaları oldukça rağbet görmeye başlıyor. Sadece kraliyet ve burjuva kesiminin ayrıcalığı olan ‘’İz bırakma’’ sıradan halkın da ulaşabileceği bir duruma geliyor.
Daha sonra renklerin de fotoğrafa girmesi ve daha bir çok buluşla yıllar içinde insanlar hayalini kurdukları ‘’Kusursuz Tasvir’’e ulaşıyorlar.
Ancak 2010’lu yılların başında , sosyal medya uygulamaları , internet fotoğrafçılığı , photoshop ve efektler yüzünden insanların kusursuz tasvire , net görüntüye duydukları heyecan kayboluyor. İnsanlarda eskinin, anlaşılmazlığın, deformenin güzellik algısı oluşmaya başlıyor.
Bu nedenle son teknoloji DSLR makinalar , analog filmli makinaları tarihe gömemiyor.
DSLR makinalar ihtiyaç üzerine yaygın kullanım sağlasa da , analog makinalar ve eski filmler insanların sanat algısını tatmin etmeye devam ediyor.
Öyleyse günümüzde şöyle bir sonuç çıkıyor ;
Gerçek görüntü İhtiyaç
Deforme görüntü Sanat